7 Haziran 2011 Salı

MONTEVIDEO

14. Gün     6 Mart 2011
Buenos Aires’den akşam saatlerinde ayrılan gemimiz gece boyunca Rio de la Plata (Gümüş Nehri) deltasında ağır hızda yol alarak sabah 0730’da Montevideo Limanına yaklaştı.
Gemimizin güvertesinden Montevideo'nun görünüşü
3.5 milyon nüfuslu Uruguay’ın başkenti Montevideo ve ülke hakkında genel bilgi edinmek için  akşam saat 1800’e kadar bir zamanımız olacaktı.
Uruguay'ın başkenti Montevideo limanı ve kent

Burada tur otobüsümüz ile önce Punta del Este’ye gittik, kalan zamanda da hızlı bir kent turu yaptık
 

Pampas bölgesinde beyaz kum tepecikleri

Uruguay, dörtte üçü Arjantin’de kalan ve Pampas denen bölgede bulunuyor. Pampas Güney Amerika’nın tahıl ambarı.  Dünyanın en büyük otluk alanlarından biri. Ürün yetiştirilemeyen yerlerde hayvancılık yapılıyor.  Buranın toprağı And dağlarından rüzgarlarla gelen mineraller ve nehirlerin taşıdığı alüvyonlar sayesinde çok verimli. Arazinin killi oluşu yüzünden de su geçirgenliği az, bu da bataklık ve göletlerin oluşmasına neden olmuş.  Böylece dünyanın en popüler kuş cennetlerinden biri haline dönüşmüş. Zaten Uruguay  ‘boyalı kuşlar’ demekmiş.

Gaucho yaşamını konu alan heykeller

Pampas’ın simgesi GAUCHO. Yani ‘yalnız kovboy’. Gaucho'nun atı, eğeri, ponçosu ve bir de bıçağı olurmuş. Boyunlarına bez parçası bağlar,  şalvar gibi bol pantolonlarının paçalarını  çizmelerinin içine yerleştirir, belleriine deri kemer ve bıçak kını takarlarmış.  Gaucholar çiftliklerden kaçan vahşi hayvanları yakalar, sonra da bunlarla yine çiftliklerden kaçan büyükbaş hayvanların peşine düşerlermiş..  Zor ve zahmetli bir yaşamları varmış. Gaucho ‘öksüz’ demekmiş yerli dilinde. Yaşamlarının  yalnızca kendi aldıkları kararlara  bağlı olduğu düşünülürse, bu ad yerini bulmuş. Gaucho zamanla  temeli basitlik olan bir ‘yaşam biçimi’ olarak değerlendirilmiş.Bu yaşam biçimine kafa yoran bir Avrupalı gezgin şöyle demiş: ‘bir de çatalı olsa tabak isteyecekti, tabağı olsa masaya gereksinim duyacaktı, masası olsa sandalye edinecekti ve böyle böyle bi dolu ev eşyası olacaktı.’
Uruguay’ı 1516 yılında İspanyol Juan Diaz Solis keşfetmiş ve gözünün gördüğü her yeri İspanya topraklarının bir parçası  ilan etmiş. Yerliler tarafından öldürülmüş. Solis buralarda altın bulamadığı için İspanya 60 yıl kadar buraları pek benimsememiş. Ne var ki sahiplenmek isteyenlere de izin vermemiş. Yörenin tek tepesinde bir kale inşa etmiş ve buraya ‘Montevideo’ demişler. Söylentiye göre deltada karaya  yaklaşırken bir gemici ‘dağ gördüm’ (Monte Video) diye bağırmış. Bugün ülke nüfusunun yarıdan çoğu burada yaşıyor ve neredeyse tamamı ya İspanyol, ya İtalyan kökenli.

Montevideo'yu kuzey ve güney diye ayıran sembolik kapı

Geniş caddeleri, düzenli planı, oturaklı yapılarıyla tertemiz ve modern bir kent. Diğer Güney Amerika ülkelerinin tersine hiç gecekondu benzeri yerleşimleri yok. Geçmişlerinde tüm Güney Amerika ülkelerindeki gibi karmaşa ve kanlı yıllar olsa da, 1918 yılında Jose Battle y Ordonez adlı devlet adamının çabaları ile hazırlanan sosyal içerikli anayasa ile diğer ülkelerin yapamadığını başarmışlar. Hatta sosyal reformları öyle ileri götürmüşler ki bugün dünyanın en sosyal ülkesi durumuna yükselmişler. İsviçre ve ABD bile bu düzeyin gerisinde kalmış. İşçi, yaşlı,  doktor- tedavi, boşanma hakları, tarım ve sanayi yatırımları insanlara endişesiz yaşama olanağı vermiş. Din ve devlet işleri ayrılmış, insanlara inanç özgürlüğü verilmiş. Mutlu bir halk . İmrendim valla.
Solis Tiyatrosu


Estadio Centenario : İlk dünya futbol karşılaşmalarının yapıldığı stadyum
Uruguay’da Punta del Este’ye giderken küçük bir bölümünü gördüğümüz Pampas  bölgesi hakkında fikir edindik. Punta del Este Atlantik Okyanusu’na uzanan birkaç koydan oluşan bir tatil beldesi. Son yıllarda gözde bir yer olmuş. Buenos Aires’de, deltaya taşınan çamur nedeniyle, denize girecek yer bulamayan varlıklı kesim burada villalar satın almışlar. Gökdelenleri, büyük otelleri, büyük ve bakımlı bahçeleri olan villaları, sahili ve alışveriş merkezleri ile her yerde görülebilecek bir yazlık yerleşim yeri.
 
 <><>
<>
<><>
Punta del Este'de villalar semtinde bir yazlık ev
 
Atlantik Okyanusu manzaralı daireler-Punta del Este











Okyanus dalgalarının tehlikesine dikkat çeken 'imdat' heykeli (5 parmak)
Atlantik Okyanusu ve Punta del Este Plajı

Punta del Este yakınlarında bugün müze olan Casa Pueblo’yu da ziyaret ettik. Carlos Paez Vilaro adında Uruguaylı bir ressam kendine Yunan adalarındakine benzer bir ev yapmış, sonra büyütmüş otele, daha sonra da müzeye dönüştürmüş. İçinde tabloları, vazoları, heykelleri sergileniyor. İlginç bir mekan olmuş.
Casa Pueblo'da anı defterine duygularını yazan küçük kız

Casa Pueblo: Uruguaylı ressam Carlos Paez Vilaro'nun evi-oteli-müzesi

Carlos Paez Vilaro'nun güneş tablolarından biri
 Akşam 1930 da Rio de Janerio'ya gitmek üzere Montevideo'dan ayrıldık. Kaptanımız, her yanaştığımız limanda olduğu gibi, ayrılış selamlamasını (geminin kornasını  3 kez çalmak) yapmadan sessizce ve yavaşca
yola koyuldu. Oysa yolcu olarak beklentimiz bu selamlamaların yapılmasıydı...

Rio de la Plata'dan sessizce ayrılış


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder