6 Mayıs 2011 Cuma

CAPE HORN

9.GÜN  01.03.2011

Ushuaia’dan akşam saatlerinde ayrıldık. Çok yakınındaki Port Williams’da açıkta durarak Şili gümrük görevlilerinin gemiye gelmeleri beklendi  ve tekrar transit geçiş için Şili  sularına doğru hareket ettik.

İstikamet: Şili’nin ve Güney Amerika’nın en güney ucu  Cape Horn.

Cape Horn’da sabah 0700 saatlerinde olacaktık. Gece gemideki bir şova gittik. Eğlenceliydi. Gemide herkesi oyalayacak bir etkinlik var. Tümünü görmek yada yapmak imkansız. Kişiler kendilerine göre seçimler yaparak zaman geçiriyorlar.

Sabahleyin, artık yatmadan önce telefonla ayarladığım uyandırma zili ile kalktık. Sabah sabah bir heyecan daha yaşayacaktık.

Cape Horn hatırası
Edindiğim bilgilere göre CAPE HORN  Amsterdam yakınlarındaki bir kasabadan alıyormuş adını. Hollandalı bir gemici  (Schouten)  yelkenlisi ile Macellan Boğazından geçmesine izin verilmeyince bu burnu (aslında bir ada olduğu anlaşılıyor sonraki yıllarda) dolaşarak Pasifik Okyanusu’na geçmiş. Onun doğduğu yerden esinlenerek buraya Hoorn (Boynuz) demiş, sonradan İngilizler Cape Horn (Boynuz Burnu) olarak değiştirmiş.

Burası, Antartika ile Güney Amerika arasında, ticari gemilerin kıtayı dönmek için geçmek zorunda oldukları Drake Geçidi'nin kuzey kenarını oluşturur.  Gemicilerin hem sevdiği hem nefret ettiği bir yerdir. Tierra del Fuego takım adalarının en güneyindeki Hornos adasındadır. Ondan daha Güneyde Diego Ramirez olmasına karşın, burası ‘en güney uç’ olarak ünlenmiş.

Cape Horn'da doğal heykeller

Güçlü akıntılar, saatte 200 km’e varan rüzgarlar, buz dağları ve büyük dalgalar nedeniyle batan gemilerin çokluğu buraya ‘gemicilerin mezarlığı’ denmesine yol açmış. Dünyada korkulan 3-5 yerden biri.

1914 yılında Panama Kanalının açılmasıyla Cape Horn’u dönmek zorunda kalan gemiciler rahat nefes almışlar. Ancak Cape Horn Yedi Denizin Everest’i olarak oradaki koşullarla boğuşmak isteyen gemicileri hep kendine çekmiş. (22 Ekim 2008 de Marmaris’ten yola çıkan Uzaklar II adlı tekne de 2 kişilik mürettebatı ile 14 Mart 2011 de burayı dönme mutluluğuna  erenlerden).
Cape Horn'da sıradışı sakin bir hava vadı

Cape Horn’u dönmek öylesine büyük bir olay ki, burayı dönen gemiciler sol kulaklarına Cape Horn küpesi takma hakkına sahip oluyorlarmış. İki kez dönen 2 küpe takabilirmiş. Hatta o gemici yemeğini bir ayağını masaya uzatarak bile yiyebilirmiş.

Buralarda gemicilere balina sürüleri ve albatroslar eşlik etmiş zaman zaman.
Ayrıca, Punta Arenas'da görülen Macellan Penguenlerinin geldikleri en güney noktadır.

Hoorn adasında Şili deniz kuvvetlerine ait küçük bir bir üs binası, fener, şapel, bayrak ve bir Albatros heykeli bulunuyor. Albatros siluetinin yer aldığı anıt heykel 50 metrelik bir tepeye 1992 yılında dikilmiş. Güçlü rüzgarlardan etkilenmemesi için 1,5 m derinliğinde ve 6X6 metrelik bir beton platforma gömülmüş. Bu heykel Cape Horn’u dönerken ölen tüm gemicilerin anısına, onları sonsuza dek unutmamak adına  dikilmiş.
Hoorn Adasındaki Albatros anıtı, bayrak ve Şili'nin üs binaları

O gün kalın giysilerimizle, güvertede yerimizi aldık. Kendimizce rüzgara, dalgaya vs güya hazırdık. Cape Horn adasına yaklaşırken Star Princess gemisinin İngiliz kaptanı bulunduğumuz konumla ilgili bilgileri anons etmekteydi.

Şu anda Pasifik ve Atlantik Okyanuslarının tam ortasındayız. Buraya tam 23 kez geldim. Hiç birinde böyle sakin, rüzgarsız muhteşem bir havaya rastlamadım. Burası 200 gün rüzgarlı, 120 gün bulutlu ve hep dalgalı bir yerdir. Adaya hiçbir zaman yanaşamadığımız kadar yanaşabileceğiz ve siz Albatros heykelini çıplak gözle görebileceksiniz. Hava o denli güzel, deniz o denli sakin ki, gezinti sırasında çekeceğiniz videoyu Karayipler’de çektiğinizi söyleseniz kimse şaşırmaz. ‘

İçimden her ne kadar ‘gerçek koşullara rastlasaydık da Cape Horn ne menem yermiş görseydik’ diye geçirdiysem de, Ushuaia’ya yaklaşırken güvertede rüzgardan duramadığımız, video kamerasını sabit tutamadığım anlar aklıma gelince şansımıza şükrettim.
Hoorn adasında otsu bitkiden başka birşey yok

Ve buralarda, iki okyanusun birleşme çizgisinde, olmanın keyfini sürdük. Pasifik maceramız böylece bitmişti bile…Sıra Atlantik’te.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder